Ayrımcılık, insana çocukluğunda başlayarak öğretilen, dayatılan ve maruz bırakılan davranıştır. Ayrımcılık çoğu toplumda var olmuş ve topluma etki etmiştir. Ayrımcılıkla beraber toplumda yabancılaşma başlar. İnsanlar kendilerine kimlik edinmeye çalışırken aynı olmayan kimliği reddeder.
Kabul etmez insanlar farklı olanı, ister ki insan psikolojisi herkes aynı olsun. Ama öyle değildir. Her insan özeldir en başta, her insan farklıdır, her insan farklı ailelerde farklı kültürlerde doğmuştur ve yetişmiştir. Nasıl öğreniyoruz peki biz bu ayrımcılığı? Önce ön yargılarımız oluşuyor, ön yargılarımız insanlara karşı olan tutumlarımızdır. Daha sonraları kalıp yargılarımız oluşur. Sonra sınıflandırmaya başlarız Japon’a çalışkan, Türk’e misafirperver deriz, böyle böyle toplumları bölmeye başlarız. Bu durum birçok sorunu ülkemizde olduğu gibi dünyada da problem haline getirmiştir.
Ayrımcılığın yapılması ırkçılığı, kadın erkek farklarının oluşmasını, din, sosyal hayat, cinsiyet gibi birçok ayrımcılığın oluşmasına neden olmuştur. Ne yazık ki bizim ülkemizde de kadın erkek eşitsizliği ve ırkçılık gibi birçok ayrımcılığın olduğunu biliyoruz. Üzülüyoruz artık bu duruma toplumun bölünmesi ile bir başarının elde edilemeyeceğini fark ediyoruz ama yine de ötekileştiriyoruz. Kimini cinsel yönelimi için hor görüyoruz, kimini kadın olduğu için, kimini de ırkı yüzünden ötekileştiriyoruz. Çok küçüklükten öğreniyoruz bir de bu davranışları belki de bu yüzden ilerleyemiyoruz. Küçükken dayatıyoruz çocuklara o erkek bu kız o Kürt bu Türk diye. Aslında Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan her insan Türk değil midir? Ne gerek var ayırmaya değil mi? İlk önce ayrımı öğretiyoruz sonra o ayrımcılık davranışa dönüşünce aynı toplumda yaşayan düşmanlar elde ediyoruz. Sırf Türk uyruklu olmadığı için hor gördüğümüz insanın Türk insanını sevmesini bekliyoruz. Ya da kadın diye ötekileştirip o insanların psikolojilerinin iyi olmasını gerektiğini düşünüyoruz. Toplum tarafından kabul görmeyen insanlar, suç işlemeye daha yatkın olurlar. Neden mi? İnsanoğlu aidiyet duygusuna sahiptir. İnsan bir yere ait olmak ister, kabul görmek ister, takdir görmek ister. Toplum tarafından dışladığımız bireyler yabancılaşmaya başlar ve toplumdan uzaklaşır. Toplumda ne kadar çok sosyal dışlanma varsa o toplum o kadar çok mutsuzdur.
Ayrımcılığı ilk önce ailede öğretiriz çocuklara. Ataerkil toplumlarda aile içerisinde ayrımcılık çok yaygındır. İlk önce kız erkek diye ayrılırlar evin içinde çocuklar. Belli bir rol içerisine konurlar. Kız çocuk daha çok sıkılırken, erkek çocuk daha rahat yetiştirilir bu toplumlarda. İşte böyle böyle başlar ayrımcılık ailede. Bu şekilde yetişilen nesil de aynı şeyi kendi çocuklarına aynılarını yapar böyle böyle yıllar yılı aktarılır ayrımcılık...
Ya da ırklarına göre ayırırız insanları... II. Dünya Savaşı zamanı Hitlerin sırf Yahudiler diye birçok insanı katletmesini gördü bu dünya. Sırf müslüman diye yıllardır Orta doğuda kadınlar, çocuklar, erkekler öldürüyor. Kaç kadın tacize uğradı savaş durumlarında sırf müslüman diye? Ya da Bosna’da yapılan Sırp soykırımında kaç kadın tecavüze uğradı? Ne kadar ırkçı değil mi dünya? İşte bunları yapanlarda bir dönemler çocuktular... Nasıl kirletilir ki bir çocuk? Nasıl büyüdüğünde bu kadar kötü insanlar haline gelir? Yapmamalıyız, göz göre kendi toplumumuzu ayırmamalıyız... Kürt, Laz, Türk diye ayırdığımız insanlara bizim birken ihtiyacımız var, artık anlamalıyız...
İnsanların cinsel yönelimlerini sorgulamayı bırakmalıyız. ‘Normal’in dışında diye ötekileştirmemeliyiz. Cinsel yönelimi farklı diye dünyadaki en kötü insanmış gibi davranmayı bırakmalıyız. İnsanların ne cinsel yönelimi, ne cinsiyeti, ne dini, ne de ırkı önemli değil artık bunu anlamalıyız. Bir insanı insan yapan onun kalbidir, bunu anlamalıyız başta. İnsanı insan yapan içindeki merhamettir. İnsanı insan yapan, diğerlerine duyduğu saygıdır. Önemli olan bunlardır, insan böyle olduğu zaman insandır...
Kırmalıyız artık bu ayrımcılığı, birleşmeliyiz artık toplum olarak...Vazgeçmek lazım ötekileştirmekten, mutsuz toplum yerine daha mutlu toplumlar elde etmemiz lazım... Artık 2021 senesinde dinin, ırkın, cinsiyetin, açık ya da kapalı olmanın ilişki kurmakta ya da toplumda var olmakta etki etmemesini sağlamalıyız. Bunu yeni nesil olarak biz yapmalıyız bu kör zinciri kırmalıyız. Biz daha bilinçli anne baba olmalıyız ya da daha bilinçli öğretmenler olmalıyız. Artık insanların kalplerine dokunmalı ötekileştirmenin olmadığı bir Türkiye elde etmeliyiz. Birlik olarak mutlu olmalıyız bu toplumda. Herkesin kendine saygı duyduğu hor görmediği toplumlar yetiştirmeliyiz. Küçük çocuklara ayrımcılıktan çok birlik olmayı öğretmeliyiz. Ve unutmamalıyız bir çocuk yetiştirmek bir nesil yetiştirmektir. İşte bu bilinçle yaşamalı ve bu bilinçle davranmalıyız...